8 Nisan 2008 Salı

Cinsel Birleşmenin Zamanı

Cinsel Birleşmenin Zamanı

İnsanlar cinsel birleşmede bulunmanın zamanını somut, pratik ve sıradan gerekçelere göre belirleyebilmektedir. Yeryüzünün hemen her yerinde kadın ve erkekler sevişme zamanı olarak genellikle geceyi seçerler. Çünkü ancak gece olduğunda gündelik kaygılardan uzaklaşmak mümkün olur. Günün bu saatlerinde kişinin zorunlu olarak yerine getirdiği görevler sona erer, haz alacağı bir başka konuya yönelebilir. Üstelik aile içinde gece, çocukların yattıkları, dolayısıyla ortadan çekildikleri bir zamandır. Yalnız bu kuralın dışında kalan bir grup vardır.

Bunlar, öğle yemeği saatlerinde eve giden esnaf ya da memur kişilerdir. Bu erkeklerin kendilerine ve eşlerine öğle yemeği ile birlikte cinsel doyum için de bir fırsat yakaladıkları bilinen bir gerçektir. Fakat böyle bir olanak ancak yemek için bu zamanı ayıran kimseler için söz konusudur. Toplumun daha üst katmanlarında yer alan iş adamları, yöneticiler, öğle yemeği saatlerini de daha çok iş ilişkilerine ayırmaktadır. Pazar günleri de çalışan insanlar için cinsel birleşmeye ayrılmış bir gündür. Pazar öğleden sonraları dinlenmeye çekilindiğinde ya da bu dinlenme gününün sabahında yataktan geç kalkma sırasında yapılmış olan çocuklar az değildir. Ortalama Avrupalının haftada bir, Pazar günleri cinsel birleşmede bulunduğu, haftanın başka günlerinde ise gece 10-11 gibi erken saatlerde yatarak bir sonraki gününe hazırlanmayı seçtiği söylenir. Cinsel birleşmenin sıklığı konusunda tarihin çeşitli dönemlerinde geçerli olmuş kuralların, yasaların ve din buyruklarının yerini günümüzde tüketim toplumuna özgü çalışma yaşamının kuralları almaktadır. Kinsey'in birlikte çalıştığı ekibin yürüttükleri araştırmalarda cinsel birleşme sıklığının bireylerin ait oldukları yaş grubuyla bağlantılı olduğu ortaya çıkmıştı. Yirmi yaşının altında evlenmiş genç kadınlarda haftalık ortalama birleşme sayısı üç iken, otuz yaşındakilerde bu, haftada 2.2'ye, kırk yaşındakilerde haftada bir buçuğa, elli yaşındakilerdeyse haftada bire düşüyordu.

Altmış yaşındakilerin ise yaklaşık olarak 12 günde bir cinsel birleşmede bulundukları belirlenmişti. Bu sayıların tümü evli kadınlar için geçerli olmakla birlikte erkekler için söz konusu olan sayılar bunların hemen aynıydı.

Yine Amerika Birleşik Devletleri'nde 1938 tarihinde Terman adında bir araştırmacı tarafından yürütülen bir çalışmada yirmibeş yaşının altında çiftlerin ayda 7'den fazla cinsel birleşmede bulundukları, buna karşılık otuzbeş ile kırkdört yaş arasında bunun ayda dörde düştüğü, ellibeşten yukarı yaştakiler arasında ise ayda birden biraz fazla olduğu gözlenmişti. Bu konuda yapılan araştırmalarda genellikle Anglo-Sakson ülkelerinde yaşayan kadın ve erkeklerin davranışları incelenmiştir. Bu yüzden elde edilen sonuçların tüm insanlar için geçerli olmayacağı düşünülmelidir. Başka toplumlarda ve yeryüzünün başka bölgelerinde yaşayan insanların cinsel birleşme sıklığının kayda değer farklılıklar göstermesi doğaldır.
Tarihin geçmiş dönemlerinde cinsel birleşme sıklığı konusunda yasaklama getiren ilk dinsel kısıtlamalar arasında Hindu'ların Manu yasaları gelir. Burada ayın sadece iki haftasının cinsel zevklere ayrılması gerektiği belirtilmektedir. Eski çağların yasa yapıcılarından Zerdüşt'e göre dokuz günde bir cinsel birleşmede bulunulmalıydı. Ünlü Yunan yasa koyucusu Solon ise ayda üç defaya izin veriyordu. Kuran, bu konuda haftada biri önermekte, Musevilerin Tevrat'ı ise kişilerin meslek ve yaşlarına göre ayrıntılı tanımlamalarda bulunmaktaydı. Tevrat, fazla bedensel güç harcamadan çalışan genç erkeğe günde bir cinsel birleşme hakkı tanırken, kendini bilime adamış bir kimsenin bu zevki ancak haftada bir tadabilmesini öngörüyordu. Bu sıralamada ortalama işçinin konumu, haftada ikiyle belirlenerek ortalarda yer alıyordu. Yukarıdaki saptamaları "Cinselliğin Rııhbilimi" adlı yapıtında alıntı olarak veren Havelock Ellis, cinsel birleşme sıklığının içinde yaşanan ortamdaki cinsel uyarım miktarıyla orantılı olacağı tezini ileri sürüyordu. Uyarımlar arttıkça, kişilerin cinsel birleşmede bulunma olasılıkları da artacaktı. Ellis, yine aynı yapıtın bir başka yerinde birleşme sıklığıyla ilgili kuralların bütünüyle erkeklerce yaratılmış kurallar oluşuna dikkati çekiyordu. Eğer tarih boyunca kadınlar da bu konuda bir söz hakkına sahip olabilselerdi, cinsel birleşme sıklığıyla ilgili kuralların çok daha büyük değişkenlik göstereceği açıktı. Örnek olarak da kocasına, hamile olmadığı zamanlar ayda bir birleşme fırsatı tanıyan kraliçe Zennube'den ve evlilikte günde altı kezin en uygun olduğunu açıklayan bir Aragon kraliçesinden söz ediyordu. Gerçekten de cinsel birleşmenin kadında, erkekte olduğu gibi büyük yorgunluğa yol açmadığı konusundaki pek çok ortak görüşün ışığında, kadınların cinsel birleşme açısından çok farklı yetiler ortaya koyabildikleri düşünülmektedir.


hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık