9 Nisan 2008 Çarşamba

Alzheimer Tedavisi

Alzheimer Tedavisi

Alzheimer hastalığını tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi bugün için ne yazık ki yoktur. Ancak belli bir süre hastalığın ilerleme hızını durduracak ya da yavaşlatacak bazı yeni tedavi olanakları bulunmaktadır. Kolinesteraz inhibitörleri adı verilen bu yeni ilaçlar, beyindeki sinir hücrelerinin hasarı sonucu azalmış olan asetilkolin adlı haberci madde miktarının dengelenmesine yardım ederek zihinsel işlevleri korurlar.

İlaç tedavisi, Alzheimer hastalığını tamamen durdurmaz, ancak bellek kaybı dahil, çeşitli zihinsel bozukluk belirtilerinin hafiflemesini sağlar. Böylelikle hastanın günlük yaşam aktiviteleri daha uzun süre korunur. Depresyon, huzursuzluk, uykusuzluk ya da hayaller görme gibi davranış bozukluklarını tedavi etmek için de uzun zamandır kullanılmakta olan çok sayıda etkili ve güvenilir ilaç bulunmaktadır.

İlaç tedavisine karar verecek olan kişi, nörolog (sinir hastalıkları uzmanı) veya psikiyatristtir (ruh hastalıkları uzmanı). Sonuçta ilaç tedavisi, hastanın yaşam kalitesini artırır ve daha uzun süre kendine bakabilmesini sağlar.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Alzheimer Hastalığının Seyri

Alzheimer Hastalığının Seyri

Alzheimer hastalığı yavaş ilerleyen, ancak zaman içinde günlük yaşamı etkileyerek, hastayı geri dönüşsüz bir şekilde bakıma muhtaç bırakan bir hastalıktır.

Genel olarak 3 evreye ayrılır

• Birinci evrede, unutkanlık, bildiği yerleri tanıyamama, bazı kelimeleri bulamama, işine ve hobilerine karşı ilgisini yitirme gibi erken belirtiler verir ve genellikle hasta olduğunu kabul etmek istemez.

• İkinci evrede, bellek kaybı belirginleşir, yakınlarının isimlerini unutabilir, yolunu kaybedebilir, konuşma bozukluğu artar, yıkanma, giyinme gibi gündelik işlerinde yardıma ihtiyaç duyabilir ve bazı hayaller görebilir.

• Üçüncü evrede, artık aile üyelerini tanımayabilir, yemek yemede ve yürümede güçlükler başlar, idrarını ve dışkısını tutamayabilir ve ciddi davranış bozuklukları görülebilir.

Alzheimer hastalığı, yaklaşık 5-8 yıllık bir ilerleme süreci içinde hastayı yatağa bağlı ve tamamen bakıma muhtaç duruma getirir.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Alzheimer Tanısı

Alzheimer Tanısı

Alzheimer belirtileri ile başvuran hastalara yapılacak radyolojik ve laboratuvar incelemeleri sonrası uygulanacak tanı kriterleri ile Alzheimer Teşhisi % 90 doğruluk ile konulabilmektedir.

Alzheimer hastalığı bunamanın en sık nedenidir, ancak benzer belirtiler veren başka hastalıklar da vardır. Bu nedenle, Alzheimer hastalığının diğer bunama nedenlerinden tam olarak ayırt edilmesi gerekir.

Sinir hastalıkları uzmanları, yani nörologlar ve ruh hastalıkları uzmanları, yani psikiyatristler, çeşitli testler, beyin filmleri ve laboratuvar tetkikleri sayesinde bugün büyük oranda kesin teşhis koyabilmektedir.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Alzheimer Belirti ve Bulgulari

Alzheimer Belirti ve Bulguları

Alzheimer hastalığının ilk belirtisi genellikle unutkanlıktır. Yakın zamana ait bilgileri hatırlama ya da yeni bilgiler öğrenme güçlüğü görülür. Ayrıca konuşma bozukluğu, karar verme güçlüğü, kişileri tanıyamama ya da yolunu kaybetme gibi başka zihinsel sorunlar' da başgösterir.

Alzheimer hastalarında tabloya çoğu kez davranış ve kişilik bozuklukları da eşlik eder. Özellikle hastalık ilerledikçe, birçok hastada depresyon, saldırganlık, huzursuzluk, hayaller görme, uyku bozuklukları ya da amaçsızca dolaşma gibi ruhsal sorunlar görülebilir.

Zihinsel bozukluklar

• Unutkanlık
• Öğrenme güçlüğü
• Konuşma bozukluğu
• Yolunu kaybetme
• Kişileri tanıyamama
• Karar verme güçlüğü

Ruhsal bozukluklar:

• Huzursuzluk
• İlgisizlik
• Saldırganlık
• Uyku bozukluğu
• Amaçsız dolaşma
• Gerçekdışı hayaller
• Depresyon




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Alzheimer-Bunama

Alzheimer-Bunama

Alzheimer hastalığı, yaşlılıkla beraber ortaya çıkan ve başta unutkanlık olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açan ilerleyici bir beyin hastalığıdır.

Beynin belli bölgelerinde, bilinmeyen bir nedenle birtakım proteinler birikir. Bu da beyindeki haberleşmeyi sağlayan sinir hücrelerinin hasar görmesine yol açar.Tanısı ön planda öykü almaya dayanmaktadır. Demans sebepleri arasında birinci sırada gelir.Bellek ve bilişsel işlevlerde günlük yaşam aktivitelerini kısıtlayacak derecede kronik ve ilerleyici kayıpla karakterizedir. Yaşamın orta ve ileri evrelerinde ortaya çıkar ve 50 yaş altında görülmesi pek nadirdir. Alzheimer hastalığı'nın görülme sıklığı yaşla birlikte artar, 65 yaşında gözülme sıklığı yüzde 5’lerdeyken, 60 yaş üstünde yüzde 30’a çıkar.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Gripten Korunma

Gripten Korunma

Kişisel korunma, aşı ve kemoproflaksi olarak adlandırılan ilaçla korunma şeklindedir.
Kişisel korunma; grip kalabalık, havalandırma sorunu olan ortamlarda hızla yayılır. Zorunlu olmadıkça, grip salgınları esnasında bu tür ortamlardan uzak durmak gerekir.

Hasta olan kişiyle yakın temastan kaçınılmalıdır. El sıkışma, öpüşme, ortak eşya kullanımıyla da bulaşabilir. Sık sık el yıkamak gerekir. Grip aşısının, kimlere yapılması gerektiği ve koruyuculuğu ayrı bir başlık altında ele alınacaktır.


hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Grip Tedavisi

Grip Tedavisi

Gribin kesin tedavisi yoktur. Tedavi genelde belirtilere yöneliktir. Ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir. Aspirinin, gripte kullanımıyla, Reye sendromu olarak adlandırılan, karaciğer ve santral sinir sistemini tutan bir tablo ile ilişkisi kurulduğundan 18 yaş altında önerilmez. Antibiyotik kullanımının yararı yoktur. Eğer sekonder bakteriyel enfeksiyonlar varsa hekimin önereceği antibiyotik kullanılmalıdır. Bugün için semptom süresini azaltan birkaç antiviral ajan bulunmaktadır. Yan etkileri nedeniyle kesinlikle hekim kontrolunda ve risk gruplarında olup aşı yapılamayanlarda ilk 48 saatte uygulanması gerekir.

İstirahat ve düzenli, sağlıklı beslenme önemlidir. Bol su ve sıvı gıdalara ağırlık vermelidir. Ağır, yorucu hareketlerden kaçınılmalıdır. Eğer belirtiler düzelmez, ateş yüksek seyreder veya kişi kendini kötü hissederse hemen bir hekime başvurulması gerekmektedir.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Grip Tanısı

Grip Tanısı

Birçok tanı yöntemi vardır. Direkt virus antijen tayinininden, virus hücre kültürlerine ve serolojik yöntemlere kadar. Bu testler için özel laboratuvarlar gereklidir, ayrıca her hastaya uygulanması pratik değildir.

Testler daha çok epidemiyolojik veriler için kullanılmaktadır. Grip tanısı hekim tarafından hastanın semptomları ve fizik muayene bulgularına göre konulur.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Gribe bağlı olumsuz sonuçlar neler olabilir ?

Gribe bağlı olumsuz sonuçlar neler olabilir ?

Bizzat grip virüsüne bağlı akciğer enfeksiyonu ( viral pnömoni) az da olsa görülebilir. Bu gebelerde ve kalp hastaları olanlarda daha fazladır. Yine daha çok yaşlılarda, kalp ve akciğer hastalarında daha fazla olmak üzere ikincil bakteriyel pnömoniye yol açabilir. Virus solunum yolu epitelini hasara uğrattığı için bazı bakterilerin yerleşimini kolaylaştırır. Özellikle yaşlılarda hayati risk oluşturacak ağır enfeksiyonlara yol açabilir.

Akciğer dışında da otit (kulak iltahabı), myozit (kas iltihabı), kalp zarlarında iltihap ve ensefalit (beyin iltihabı), myelit (kemik iltihabı), nadiren Guillian Barre sendromu görülebilir. Daha çok influenza B ile birlikte görülen Reye sendromunda karaciğer ve santral sinir sistemi bulguları görülür. Çocuklarda aspirin alımıyla ilgisi bulunduğu için grip olan çocuklarda aspirin önerilmez.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Gribin klinik belirti ve bulguları nelerdir?

Klinik belirti ve bulguları nelerdir?

Birçok hastalıkta olabilecek belirti ve bulgular gösterir. Kişiye bağlı olarak semptomlar hafif veya ağır seyredebilir. Nezleden farklı olarak burun akıntısı çok daha azdır. Burun tıkanıklığı olabilir ve klinik tablo daha ağırdır. Sadece hafif bir boğaz ağrısı ve hafif bir kırgınlıkla da seyredebilir.

En belirgin bulguları: ani başlayan ateş, titreme, başağrısı, göz hareketleriyle ağrı, kas ağrısı ve halsizlik, bitkinlik, terleme, boğaz ağrısı ve iştahsızlıktır. Ateş genellikle 3 gün kadar sürer, 8 güne dek uzayabilir. Kuru öksürük, göğüs kemiği altında ağrı ve yanma hissi olabilir. Çocuklarda yüksek ateş daha fazla olup, solunum sıkıntısı da olabilir. Bulgular 1-2 haftada sonlanır.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Grip nasıl bulaşır?

Grip nasıl bulaşır?

Öksürme, hapşırma ile virus içeren küçük partiküllerin solunması ve yakın temas ile bulaşır. Kuluçka süresi çok kısadır. Virus solunum yollarının iç yüzünü döşeyen hücrelere tutunur ve dökülmesine neden olur.

Alınan virusa bağlı olarak 18-72 saatte ortaya çıkabilir. Virusun atılımı 5-10 gün kadar sürer. Solunum yolunda oluşturduğu hasar genellikle iki haftada iyileşir.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Grip ne zaman görülür?

Grip ne zaman görülür?


İklim tipine göre değişir.
Ülkemizin de içinde olduğu ılıman iklim bölgelerinde sonbahar sonu, kış aylarında ve ilkbahar başında (Aralık-Nisan) görülür.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Grip Etkenleri

Grip Etkenleri

Grip etkeni virustur. İnfluenza viruslar çekirdek proteinlerindeki antijenik farklılığa göre A, B, ve C olmak üzere 3 tipe ayrılır. İnfluenza A virusu sadece insanları değil kuş türlerini, atları, domuzları da enfekte edebilir. İnfluenza B ve C ise sadece insanlarda hastalığa neden olur. En sık görülen influenza A, daha az oranda B’dir. İnfluenza C virusu çok daha hafif hastalık tablosuna yol açar ve salgınlara yol açmaz. Virus genetik yapısındaki değişiklikler yeni alt tiplerin ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır. Virusun en önemli özelliklerinden biri de antijenik değişim göstermesidir. İnfluenza virusu HA ve NA.larına göre alt tiplere ayrılır.

Antijenik shift, genetik yeniden yapılanma sonucu yeni bir virüs alt tipinin sentezlenmesi demektir. Shift sonucu ortaya çıkan yeni virus alt tipine karşı toplumda bağışıklık olmadığından, tüm dünyayı etkileyen ve pandemi diye nitelendirilen geniş salgınlar çıkabilir. Bazı influenza A virusları bazı hayvan türlerine özgü iken, bazıları farklı türlerde hastalık yapabilir. İnfluenza A’nın kuşlarda, domuz ve insanlarda hastalık yapabilmesinin yeni shiftler oluşmasında en önemli rolü oynadığı düşünülmektedir. İnfluenza C tipinde antijenik değişim söz konusu değildir. Geçtiğimiz yüzyılın en önemli pandemileri; 1918’de influenza A (H1N1), 1957’de influenza A; H2N2, 1968’de influenza A (H3N2) ve 1977 de influenza A (H1N1) alt tipleri ile ilgilidir. 1918 pandemisinde 21 milyon kişi ölmüştür.

Antijenik drift ise; bir influenza alt tipinde her yıl ya da birkaç yılda bir görülür. Yeni suşlar ortaya çıkar. Böylece de vücudun bağışıklık sisteminden kaçmış olur. Antijenik drift sonucu da epidemiler görülür. Her yeni suş da izolasyon yeri, laboratuvar numarası ve yılına göre adlandırılır. Örneğin: İnfluenzaA/Sydney/5/97 (H3N2) gibi. İlk kez 1997'de Sydney’den gelen bir İnfluenza A virusu. Eğer hayvandan elde edilmiş ise onun ismi de yazılır.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Grip - influenza

Grip - İnfluenza

Grip (=influenza, = flu), her yıl milyonlarca kişiyi etkileyen bir solunum yolu akut enfeksiyonudur. Oldukça bulaşıcıdır. Her yaş grubunu etkiler. Çok hafif belirtilerden hastaneye yatışı gerektirecek hatta ölümcül olabilen ağır enfeksiyonlara kadar farklı seyredebilir.

Birçok solunum yolu viral infeksiyonu benzer klinik tabloya yol açabilir. Gribi diğerlerinden ayıran temel özellikler salgınlar yapabilmesi, tüm dünyada salgınlara yol açması ve özellikle alt solunum yolunda olumsuz sonuçlara yol açması, önemli ölçüde iş-gücü ve okul süresinden kayba neden olmasıdır.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Yaz ishalleri nasıl önlenebilir ? :

Yaz ishalleri nasıl önlenebilir ? :

Bu ishallerin önlenmesinin en önemli yolu, menşei bilinmeyen suların tüketilmemesi ve kişisel temizliğe dikkat edilmesi, özellikle ellerin her yemekten önce ve sonra yıkanmasıdır. Kullanılan ve içilen suların klorlanması pekçok mikrobun yaşamasını önler.

Şüpheli suların, şüpheli olmasa bile salgın olduğu bilinen yerlerdeki suların kaynatılarak kullanılması gereklidir.





hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Yaz İshali nasıl tedavi edilir ? :

Nasıl tedavi edilir ? :

Sıvı ve tuz kaybının az olduğu, ishalin hastanın komforunu çok bozmadığı durumlarda, hastaneye yatırılmadan genellikle sadece uygun bir diyetle hasta ayaktan tedavi edilir. Aşırı su ve tuz kaybı, ağır dizanteri halleri, kolera şüphesi olan durumlarda hasta mutlaka hastaneye yatırılarak öncelikle kaybedilen su ve tuzun yerine konması amacıyla serum verilir, daha sonra uygun ilaçlara başlanır. İshal diyeti nasıldır? İshali olan kimselerin düzelene kadar posasız ve yağsız gıdalar alması gerekir. Yani sebze ve meyvalar, kuru yemiş, çikolata, kızartmalar gibi gıdalar alınmamalıdır. Yağsız makarna, pirinç pilavı, haşlanmış patates-patates püresi, haşlanmış yağsız et ve tavuk, yağsız ızgara köfte yenebilir. Ayrıca bol miktarda içeçek alınmalıdır.

İyileşme şansı nedir ? :

Uygun tedaviyle yaz ishallerinin tedavisi oldukça yüz güldürücüdür; hemen hepsinde iyileşme tamdır. Ancak mikroplu ortamla temas devam ediyorsa, gerekli tedbirler alınmadıysa ishalin tekrarlama şansı her zaman vardır.






hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Sağlık kuruluşunda ishal için neler yapılacaktır ? :

Sağlık kuruluşunda neler yapılacaktır ?

Sağlık kuruluşunda, şüphelenilen gıdaların ve suyun olup olmadığı ve ne zaman tüketildiği, ishalin ne zaman başladığı, karın ağrısı, ateş, dışkıda iltihap ve/veya kan olup olmadığı, yakınımızda başka hasta insanların olup olmadığı sorulacak; muayenenin ardından dışkı tahlili ve kültürü, kan sayımı ve gerekirse diğer kan tetkikleri istenecektir. Tüm verilere göre hekim tedaviye karar verecektir.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

İshal olunca ne yapmalıyız ?

İshal olunca ne yapmalıyız ? :

İlk tedbir olarak kaybedilen su ve tuzu geri koymak için pratik olarak hazırlayacağımız şu solusyonu içebiliriz: Bir litre kaynatılmış soğutulmuş suya 1 çorba kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı sofra tuzu ve 1 çay kaşığı karbonat konularak karıştırılır, içilebildiği kadar sık aralıklarla içilir. Ancak mikrobik ishallerin hemen hepsi 24 saatten fazla devam eder ve hemen hepsi ilaç tedavisi almadan düzelmez. Bu nedenle, 24 saatten fazla süren ishallerde en yakın sağlık merkezine başvurularak muayene ve tetkik olunması gerekir. Çünkü farkında olmadan dışkımız yoluyla çevreye mikrop bulaştırabilir, ayrıca ishalin tedavisiz kalarak daha ciddi sağlık problemlerine yol açmasına neden olabiliriz.


hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Yaz ishallerinin belirtileri nelerdir ?

Yaz ishallerinin belirtileri nelerdir ?

En önemli belirti, dışkılama sayısının artması ve dışkı vasfının değişmesidir. Dışkı, cıvık, patates püresi görünümünde olabileceği gibi, sümüksü ve iltihaplı veya su gibi olabilir. Dışkı miktarı ve su içeriği, ince barsaklarda hastalık yapan parazit ve bakterilerin ishallerinde fazladır, kalın barsakta hastalık yapanlarınkinde ise azdır; ayrıca bunlarda dışkılama sayısı diğerlerine oranla daha fazladır. Su gibi tariflenen ishallerin çoğunluğu paraziter nedenlidir. En sık giardia denilen protozoon neden olur. Bu tip ishallerin en ciddisi ve hayatı tehtid edeni ise dışkının pirinç suyu görüntüsü olarak tariflendiği, kolera bakterisinin yaptığı ishaldir. İltihaplı dışkılamaya neden olan bakterilere ise tifo ve tifo benzeri hastalıklara neden olan salmonella bakterilerini örnek verebiliriz.

Kalın barsakta ishale neden olan bakterilerin bir kısmı ve bazı parazitler dışkının iltihaplı, sümüksü görünmesine, aynı zamanda barsak duvarını da zedeleyerek damarların kanamasına neden oldukları için, kanlı olmasına da neden olurlar. Dışkının böyle kanlı ve iltihaplı olması dizanteri olarak adlandırılır. Nedenlerinden birisi şigella denilen bakteri, bir diğeri amip denilen protozoondur. İshalle birlikte bulunan diğer belirtiler karın ağrısı, karında buruntu hissi, bazen bulantı, iltihabi durumlarda bunlara ilaveten ateş olarak karşımıza çıkar. Dışkılamadan sonra tam rahatlayamama da bir diğer belirti olabilir. Örneğin kalın barsak ishallerinde ağrı ve rahatlayamama sıktır. Aşırı su ve tuz kaybına bağlı olarak kalp damar sistemine, böbreklere, sinir sistemine ait kalp ritm bozuklukları, böbrek yetmezliği, şuur bozuklukları gibi belirtiler de olabilir. Dilin kuruması, cildin parlaklık, nem ve yumuşaklığını kaybetmesi, gözlerin göz çukuruna çökmesi gibi belirtiler, su kaybının işaretleridir.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Yaz İshali

Yaz İshali

Yaz ishallerinin nedenleri nelerdir ?

Yaz ishaline neden olan mikroplar, bakteriler ile protozoon denilen gözle görülmeyen parazitlerdir.

Yaz ishalleri nasıl ortaya çıkar ?

Doğadaki sıcaklık artışıyla tüm canlıların su ihtiyaçları da buna paralel olarak artar. Dolayısıyla insanlar, yaz aylarında daha fazla su tüketir. Böylece, bu tüketimin beklenmeyen bir sonucu olan yaz ishalleri, çoğunlukla mikroplu suların içilmesi veya bu sularla yıkanmış meyva ve sebzelerin yenilmesiyle ortaya çıkar. Bazen insanlar ishal olup bu mikropları dışkıları ile çevreye yayabilir. Dışkıyla bulaşmış ellerin ağıza götürülmesi sonucu da ishal olabilir.

Her zaman kullanılan suların sağlıklı olup olmadığını bilmek mümkün olmaz. Doğada, özellikle insan ve hayvan dışkılarıyla kirlenmiş sularda yaşayan, ishal nedeni olabilecek çeşitli mikroplar bulunmaktadır. Bunlar özellikle durgun sularda, kanalizasyonun karıştığı sularda, iyi ilaçlanmamış içme ve kullanma sularında, özellikle yaz aylarında uzun süre canlı kalarak çoğalır. Bu suların içilmesi veya böyle sularla bulaşık, sıcak ortamda beklemiş gıdaların, örneğin çiğ sebzelerle hazırlanmış salataların ve meyvaların tüketilmesi sonucu ishal yapan mikroplar, ağız yoluyla alınarak insanların barsaklarına ulaşır. Bunların bir kısmı barsak duvarında iltihap oluşturarak hem barsak hareketlerini artırır, hem de barsağa su ve iltihabi hücrelerin geçişine neden olur; bir kısmı da barsakta iltihap yapmadan, salgıladıkları toksin denilen zehirli maddelerin etkisiyle su ve tuz geçişini artırmak suretiyle ishale neden olur.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Ani ishalde çocuklar ne kadar su ve tuz kaybeder?

Ani ishalde çocuklar ne kadar su ve tuz kaybeder?

1.Hafif sıvı kaybı: Çocuk canlı, aktif, sıvı alımı normal, gözler çökük değil, gözyaşı mevcut, ağız ve dil nemli, cilt gerginliği azalmamış.Vücut ağırlığının % 5’inden daha azını kaybetmiş.

2.Orta derecede sıvı kaybı: Çocuk huzursuz, şiddetli sıvı alma ihtiyacında. Gözler içeri çökmüş, gözyaşı yok, ağız ve dil kuru, çekilip bırakılınca, cilt eski haline zorlukla geliyor. Vücut ağırlığının % 5-10 arası sıvı kaybetmiş.

3.Ağır sıvı kaybı: Çocuk dalgın, sorulara cevap vermiyor, sıvı ve su içemiyor, çekilip bırakılınca cilt eski haline çok zorlukla geliyor. Şok bulguları (tansiyonu düşük, el ve ayakları soğuk, soluk görünüyor) var. Vücut ağırlığının % 10’undan daha fazla su kaybetmiş.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Ani ishal

Ani ishal

Çocukta dışkı sayısı ve miktarının artmasıdır. Bu ishallerin büyük bir kısmı mikrobik nedenlerden dolayı meydana gelir. Başta virüsler olmak üzere bakteriler ve parazitler ani ishale sebep olabilirler.

Gelişmiş ülkelerde ani ishale daha çok virüsler neden olmakla birlikte, diğer ülkelerde bakteri ve parazitlere bağlı ishaller ağırlıklıdır.

Boğaz, kulak, idrar yolu enfeksiyonlarında ve zatürre gibi ağır hastalıklar sırasında da ani ishal görülebilmektedir.

Enzim eksikliklerine ve beslenmeye bağlı ishaller ani başlayabilmekle birlikte, esasta kronik ishale neden olurlar.

İshal ile birlikte çoğunlukla kusma, karın ağrısı, ateş görülmekle beraber, bu bulgular her zaman ishale eşlik etmeyebilir.

Ani ishallerde ölümlerin başlıca nedeni , hayatın devamı için gerekli olan su ve minerallerin vücuttan çok fazla kaybedilmesidir.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Çocuklarda İshal

Çocuklarda İshal

İshal en sık 0-5 yaş grubunda rastlanan ve özellikle ilk 2 yaştaki ölüm nedenlerinin başında gelen bir hastalıktır.

Büyük çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere dünyada her yıl ishalden 4-5 milyon çocuğun yaşamını kaybettiği bilinmektedir.

Günde üç kereden fazla sayıda sulu dışkılama, ishal olarak kabul edilir. Yalnızca sık dışkılama, kıvam bozuk değilse ishal sayılmaz. İshalde (diyare), bağırsak hareketlerinin artması, su ve mineral emilimin azalması ve/veya barsaklara vücuttan su ve mineral salgılanmasının artması sonucu dışkı miktarı fazlalaşır. Günlük dışkı sayısı artar veya dışkı kıvamı bozularak yumuşak, sulu bir görünüm alır.

Özellikle küçük bebeklerde beslenme şekline göre dışkılama sayısı değişir. Örneğin yenidoğan döneminde günde 3-5 kez dışkılama normaldir. Bu sayı geçiş kakası döneminde (3-15. günlere arası) günde 8-10’u bulabilir. Bundan sonraki dönemde, ilk yaşın sonuna kadar, dışkı sayısı genellikle günde 2-3’tür. Ancak özellikle anne sütü ile beslenen normal bebeklerde günlük dışkı sayısı 7’ye varabilir. Dışkının miktarı esas alınarak, ishal tanımı daha objektif kriterlere dayandırılabilir. Günlük dışkı miktarının süt çocuğunda 10g/kg/gün, daha büyük çocukta ise 200mg/kg/gün üzerine çıkması ishal kabul edilir.

Yenidoğan ve süt çocuklarında ileri yaşlara kıyasla ishal daha kolaylıkla oluşur. Ve daha ağır bir gidiş gösterir. bu durum, ilk aylardaki çocukların besi bileşimindeki değişikliklere kolay uyum gösterememeleri, ayrıca ishal yapabilen birçok patojen organizmalara henüz bağışıklık kazanmamış olmaları ile açıklanır. Bu yaşta ishal ile birlikte hemen daima kusmalar görülür. Bu da çocuğun durumunu ağırlaştırır. Küçük bebeklerde su ve tuz dengesi iyi korunamaz, aşırı kayıpla ani sıvı kaybı(dehidratasyon) hızla gelişir.

İshallerin sıklığı ve nedenleri toplumun sağlık koşullarına göre farklılık gösterir. Ülkemizde enfeksiyonlar ishallere yol açan nedenlerin başında gelir. Evlerin akarsu, uygun tuvalet drenajı gibi hijyenik koşullardan yoksun olması, yemeklerin hazırlanışında temizlik kurallarına dikkat edilmemesi, çocuğa bakan kişilerin kişisel hijyen bilgisinden yoksun oluşu enfeksiyöz ishallerin oluşmasını kolaylaştıran risk faktörleridir. Diğer bir risk faktörü, dengesiz beslenmedir. Dengesiz beslenmeye en sık diyette karbonhidrat fazlalığı olarak rastlanır. Genellikle ilk yaşta unlular veya fazla sulandırılmış, nişasta ve şeker ilave edilmiş sütten oluşan beslenme şekli, protein-enerji azlığına yol açtığı gibi bağırsaklarda fermantasyonu ve sulu dışkılara eğilimi de arttırır. Yanlış beslenme uygulanan çocukların anneleri, genellikle yeterli bilgi alamadıkları için, verilen besinin temizliğine de dikkat etmezler ve bu çocuklarda barsak enfeksiyonları çok görülür.

Tuvalete çıkma sayısı her çocukta farklılık gösterebilir. Ancak çocuğunuz her zamankinden daha sık ve sulu kaka yapıyorsa ishal olmuş demektir.

Yedi güne kadar iyileşen ishaller ani, 14 güne kadar uzayan ishaller inatçı, 14 günden uzun süren veya yinelenen ishaller kronik ishal olarak değerlendirilir. Her üç tip ishalin yaklaşım ve tedavisi farklı olduğundan bu ayrımların bilinmesi faydalıdır.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

İshale İyi Gelecek Şifalı Bitkiler

İshal İyi Gelecek Şifalı Bitkiler

Ahlat (yabanarmudu )
Meyveleri ishal keser. Zehirli hayvan sokmalarinda, filizi ezilip yaraya sürülür.

Anason
Hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrarı arttırır. Öte yandan kusmayı ve ishali keser.

Böğürtlen
Dikenli ve çalı görünümünde bir bitki. Ekilmemis yerlerde, çit, yol ve hendek kenarlarında çok bulunur.Meyva birçok meyvanın oluşturduğu bileşik küre biçimindedir. Kullanılan kısımları yaprakları ve çiçek tomurcuklarıdır. Yapraklar çiçek açmadan toplanır, gölgede kurutulur. Yapraklarda tanen ve organik asitler ihtiva eder. Hafif kabız edici özelliği olmakla beraber; diş etleri, bademcik ve boğaz iltihaplarinda, ishal ve basurda kullanılmaktadır.

Funda ( süpürge otu)
Bâzı türlerinin dalları ipek böcekçiliğinde askı olarak kullanılır. Dalları çalı süpürgesi yapımında, ayrıca yakacak olarak kullanılır. Genel olarak idrar yolları taşlarına karşı idrar söktürücü olarak kullanılır. Funda ayrıca, ishal ve böbrek taşları tedavisinde kullanılır. Zeytinyağı ile hazırlanan merhemi çıban ve egzamada faydalıdır. Zayıflamak için de kullanıldığı bilinmektedir.

Hayıt
İdrar söktürür. Sancıları keser. Aybaşı kanamalarını düzenler. Anne sütünü artırır. Hazımsızlığı giderir. Karın ağrısı ve ishali keser. Ayak şişlerini indirir. Akrep ve arı sokmalarında kullanılır.

Kaynanadili
Dizanteri ve ishali giderir.

Nergis
Kusturucu ve ishal etkilidir. Kurutulmuş çiçekleri yatıştırıcı , müshil ve ateş düşürücü olarak çay hâlinde kullanlır
.








hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

İshal Tedavisi

İshal Tedavisi

İshallerde en önemli konu ve kısa zamanda önlem alınması gereken konu su kaybıdır. İshalle birlikte vücut su kaybına uğramaktadır. Özellikle bu durum çocuklarda çok tehlikeli duruma varabilmektedir. Tedavide de ilk yapılması gereken kişideki su kaybını değerlendirerek, su kaybının yerine konmasıdır.

Özellikle geçmişten kalan bir inançla ishalli kişiler su alınımı azaltarak ishalin azalacağı kanısıdır. Bu yanlış davranışın önlenmesi ve aksine kişiye bol sıvı verilmesinin sağlanması lazım. Bu kaybedilen sıvı ile birlikte vücut çeşitli mineraller de kaybetmekte bunların yerine konulması içinde tedavi oluşturulmalırdır. Bu amaçla ORS (Oral Rehidratasyon Sıvıları) kullanılabilir. ORS evde de kolaylıkla hazırlanabilir. Evde 1 litre suya, 1 çay kaşığı tuz, 8 çay kaşığı şeker, bir fincan portakal suyu veya 2 muz ilave edilebilir.

Eğer su kaybı ciddi boyutlarda ise hastane şartlarında damar içi sıvı verilmesi uygulanabilir. Hastalar süt ürünleri, alkol, kafein ve karbonatlı içeceklerden uzak durmalıdır. Antibiyotik kullanımı hastaların %10’unda işe yarabilir. Ama bazı ishal vakalarında antibiyotik kullanımı gerekmemektedir. Ancak en iyi tedavi şeklinin belirlenmesi için doktora başvurmak gerekmektedir




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

İshal Belirtileri

İshal'in Belirtileri


İshali tanımı halen tartışmalı bir konudur. İshal klinik olarak 24 saat içinde normal şeklini kaybetmiş, 3 veya daha fazla sayıda dışkılama olarak tanımlanabilir. Bu tanımlamanın dışında dışkı miktarı ?200 gr/gün ve dışkı suyunun ?%80 ölçümlerine göre daha objektif tanımlamalarda söz konusudur. Fakat pratikte bu ölçümlere çık nadir başvurulmaktadır. İki haftayı aşmayan ishaller akut, aşanlar ise kronik ishal olarak tanımlanabilir. Akut ishallerin nedeni genellikle enfeksiyöz ajanlardır. İshalle ishalle ilgili başkaca tanımlamalar da yapılmaktadır.

Gastroenterit; bulantı, kusma, ishal ve karın ağrısı gibi yakınmalarla seyreden mide ve ince bağırsağın birlikte tutulduğu klinik tablodur.
Enterekolit; genellikle bulantı ve kusmanın etki etmediği, ateş, karın ağrısı ve ishal gibi yakınmalarla seyreden ince ve kalın bağırsakların birlikte tutulduğu klinik tablodur.
Dizanteri sendromu; kramp biçiminde karın ağrısı, kanlı-mukuslu-tenezimli sık ve az miktarda dışkalamayla seyreden klinik tablodur.

İnce bağırsak tipi ishal; bol ve sulu dışkılamadır.
Kalın bağırsak tipi ishal; az miktarda sık sık dışkılamadır.
Tenezim; sık sık ağrılı dışkılama ve yetersiz dışkılama hissidir.

Besinlerde bulunan bakteri toksinlerinin alınmasıyla oluşan gastroenteritlerde kuluçka süresi kısa (1-6 saat, 6-24 saat), dışkı ile bulaşık suların içilmesi veya bu sular ile yıkanmış gıdaların iyi pişirilmeden yenilmesi ile dışkı-ağız yoluyla bulaşan gastroenteritlerin etkenlerinde kuluçka süresi ortalama 3 gündür. Dışkı sayısının çok sayıda (?10/gün) olması akla kalın bağırsak tutulumunu getirmelidir. Sekretuvar ishallerde dışkı sulu, fazla miktarda, renksiz veya beyaz renklidir. Dizanterik olanlarda ise dışkının miktarı azdır ve kan, müküs, ve püy içermektedir. İshale eşlik eden karın ağrısının özellikleri klinik olarak önemli ipuçları verebilir. Karın ağrısı tutulumu mideden aşağı inildikçe ve bağırsak yayılımı varlığında artmaktadır. Bazı ishal tiplerinde bu ağrı göbek çevresinde veya sağ alt tarafta ve aralıklı olarak gelip kramp tarzında olurken, bazı tiplerde yine karın alt tarafında devamlı tenezimle birlikte olabilir. Bol sulu ishallerde ateş sık görülmezken bakterilerin oluşturduğu çoğu ishallerde ateş görülebilir.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

İshal Etkenleri

İshal Etkenleri

Akut ishale yol açan bir çok enfeksiyöz ve enfeksiyöz olmayan etmenler vardır. Bununla birlikte akut ishal olgularının çoğundan enfeksiyöz etkenler sorumludurlar.

Bakteriler, virüsler, mantar ve parazitler ishale neden olabilmektedir.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

İshalin Bulaşma Yolları

Bulaşma yolları


Deri yolu ile bulaşan parazitleri bir tarafa bırakacak olursak, çoğu enfeksiyoz ishaller etkenlerin ağız yoluyla alınması sonucu edinilir.

Dışkı-ağız yoluyla bulaşma su, gıda veya kişiden kişiye dokunma yoluyla olmaktadır. Yayılım şekli her etmende farklılıklar göstermektedir.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

İshal Hastalığı

Tüm dünyadaki ölüm nedenlerine bakıldığında ishaller ikinci sırada yer almaktadır. Gelişmemiş ülkelerde ise en sık ölüm nedenleri arasındadır. Asya, Afrika ve Latin Amerika’da her yıl 4,600,000-6,000,000 çocuğun ölümüne yol açmaktadır. İshal en ağır biçimde çocuk ve yaşlıları etkilemekte. Ülkemizdeki 1-5 yaş arasındaki çocuk ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almaktadır. Kişide ishalin ortaya çıkmasına neden olan çeşitli etmenler bulunmaktadır. En önemlisi çevreye ait olan etmenlerdir. Yoksulluk, kalabalık ve sağlıksız evlerde yaşama, kanalizasyon sorununun çözülememiş olması, temiz su eldesindeki güçlükler, gıda yetersizliği ve gıdaların sağlıksız olması v.b. olumsuzluklar ishalin nedenlerinden sayılabilir. Kişinin yaşına bağlı olarak ishale neden olan parazit yada bakterinin etkinliği değişir. Bazı etmenler çocuklarda bazıları da yetişkinlerde etkili olmaktadır. Kişisel hijyenin yeterli olmaması da ishal oluşumunu etkiler.

Bağırsak enfeksiyonu olup olamayacağı öncelikle alınan etkenlerin sayısı belirler. Etkenlerin hemen hemen tamamı ağız yolu ile alınır. Bulaşmada çoğunlukla dışkı ağız yolu iledir. Suların temiz olması ve dağıtım sisteminin yeterli olması yayılımı büyük oranda azaltır. İshale neden olan etkenler genellikle midenin asitli ortamında yok olurlar ve bağırsaklara ulaşamadıkları için ishale neden olamazlar. Ancak mide asit ortamını azaltan anti-asitlerin kullanımı bu etmenlere duyarlılığı arttırır. Bağırsak hareketliliğinin normal olması da ishal oluşumunu etkileyen bir faktördür. Normal hareketlilik bağırsakta bakterilerin birikmesini engelleyerek ishal oluşumunu engeller. Bağırsaklarda normal şartlarda bakteriler bulunmakta ve bu bakteriler insan vücudunda herhangi bir hastalığa neden olmamaktadır bu bakteriler bağırsak florası diye adlandırılır. Ancak antibiyotik kullanımı sonucu bağırsak florasında azalma olursa diğer patojen yani ishal yapıcı bakterilerin çoğalmasına neden olur ve böylelikle hastalık ortaya çıkar. Bağırsağın kendine ait savunma sistemleri mevcuttur. Bazı hastalılarda bu savunma sistemleri ortadan kalktığından ishal oluşumu kaçınılmaz olur.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Meniere Hastalığı

Meniere Hastalığı

Tanı nasıl konulur?

Bir doktor ataklarınızın sıklığını, süresini, ciddiyetini ve karakterinin hikayesini değerlendirdikten sonra işitme kaybınızın süresini, değişip değişmediğini, çınlama veya dolgunluk hissinizin olup olmadığını, bunun tek veya çift taraflı olup olmadığını belirleyecektir. Size geçmişte frengi, kızamık veya diğer ciddi enfeksiyonları geçirip geçirmediğiniz, gözünüzde bir iltihap olup olmadığı, bağışıklık sisteminde bozukluk veya allerjinizin olup olmadığı veya geçmişte bir kulak ameliyatı geçirip geçirmediğiniz sorulabilir. Genel sağlığınız, şeker hastalığınız, tansiyonunuz, yüksek kolesterolünüz, guatrınızın, nörolojik veya duygusal problemlerinizin olup olmadığı da sorulabilir. Bazı durumlarda bu problemlere yönelik testler yapılabilir. Kulak ve baş boyunun diğer yapılarının fizik muayenesi ataklar haricinde normaldir.

İşitme testi olan Odiometrik muayene, etkilenen kulaktaki işitme kaybını gösterir. Etkilenen kulakta konuşma ayırt etme yeteneği (hastanın “git “ ve “bit “ gibi benzer kelimeler arasında ayırım yapamaması.) etkilenmiş olabilir. Denge fonksiyonunu değerlendirmek için ENG (elektronistagmografi) uygulanabilir. Bu karanlık bir odada yapılır. Kayıt elektrotları göze yakın yerleştirilir. Elektrodlardan çıkan kablolar kalp monitörüne benzeyen bir makineye bağlanır. Sıcak ve soğuk su, yada hava yavaşça her iki kulak kanalına uygulanır. Göz ve kulak, sinir sistemi sayesinde birlikte çalıştıkları için denge sistemi ölçümünde göz hareketlerinin ölçümü kullanılır. Hastaların yaklaşık %50 sinde etkilenen kulakta denge fonksiyonu azalmıştır. Denge sistemini değerlendirmek için rotasyon testi veya denge düzlemi gibi diğer denge testleri de uygulanabilir.

Uygulanabilecek diğer testler:

Elektrokokleografi (EcoG) bazı Meniere hastalarında iç kulaktaki artmış sıvı basıncını gösterebilir. İşitsel beyin kökü cevabı(ABR)işitme siniri ve beyin yollarının bilgisayarlı testidir.

BT (bilgisayarlı tomografi ) ve MRI (manyetik rezonans görüntülemesi) işitme ve denge siniri üzerinde meydana gelen tümörü belirlemek için gerekebilir. Bu tümörler nadirdir ancak Meniere'e benzer semptomlara sebep olurlar.

Doktor hangi tedavileri önerecektir?

Diet ve tedavi:

Az tuzlu diyet ve bir diüretik (suyu vücuttan atılımını sağlayan ilaç ) Meniere hastalarında atak sıklığını azaltabilir. Diüretikten tam verim alabilmek için tuzu kısıtlamanız ve ilacınızı belirtildiği şekilde düzenli almanız çok önemlidir.

Yaşam biçimi:

Kafein, sigara ve alkolden uzak durun! Düzenli uyuyun ve iyi beslenin. Fiziksel olarak aktif olun ama gereksiz yorgunluklardan kaçının. Meniere hastalığında stres, baş dönmesi ve kulak çınlamasına sebep olabilir. Stres den uzak durun.

Önlemler:

Eğer uyarmaksızın baş dönmeniz olursa, araç kullanmayın çünkü araç kontrolündeki başarısızlığınız, siz ve diğerleri için tehlikeli olabilir. Güvenlik için yüzmeden, merdivenlerden, yapı iskelelerinden vazgeçmeniz gerekebilir.

Cerrahi ne zaman tavsiye edilir?

Eğer baş dönmesi atakları konservatif çözümlerle kontrol edilemiyorsa ve ataklar günlük işleri kısıtlıyorsa aşağıdaki cerrahi işlemlerden biri tavsiye edilebilir:

1) Endolenfatik şant (iç kulak sıvısının boşaltılması) veya dekompresyon (basıncın azaltılması) işlemi işitmeyi koruyan bir kulak ameliyatıdır. Vakaların 1/2-1/3’ünde baş dönmesi ataklarının kontrolu sağlanır. Ancak hiçbir hastada bu kontrol kalıcı değildir. Diğer işlemlere kıyasla daha kısa sürer.

2) Vestibüler nörektomi denge sinirinin iç kulağı terkedip beyine girdiği yerde kesilmesi işlemidir. Baş dönmesi atakların büyük bir kısmı bu ameliyatla tedavi edilebilir ve vakaların çoğunda işitme korunulur.


3) Labirentektomi ve işitme sinirinin kesilmesi : Bir tarafın iç kulağndaki işitme ve denge mekanizmalarının harap edilmesidir. Meniere hastasının etkilenmiş olduğu kulağı çok az duyuyorsa bu yöntem tercih edilebilir. Genellikle baş dönmesi atakları kontrol altına alınır.

Diğer ameliyatlar ve tedaviler de bazı durumlarda tavsiye edilebilir. Cerrahi tedavi gerekli görülüyorsa, cerrahınızla riskleri ve kazanacaklarınızı tartışmalısınız. Her ne kadar Meniere hastalığının tedavisi yoksa da hemen hemen her vakada baş dönmesi kontrol altına alınabilir.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Boğmaca Hastalığında Tedavi

Boğmaca Hastalığında Tedavi


Altı aylıktan küçük bebeklerin ve kliniği ağırlaşabileceği düşünülen hastaların öksürük nöbetleri, ani soluk alamama, morarma, beslenme güçlükleri ve diğer komplikasyonlar açısından destekleyici tedavi uygulanabilmesi için genellikle hastaneye yatırılmaları gerekir.

Hastalarda antibiyotik kullanımı zorunludur. Tercih edilmesi gereken antibiyotik eriythromisindir. Hastalığın bulaşıcı olması ve özellikle 6 ay altındaki çocuklarda ölüme sebebiyet vermesi nedeniyle uzman bir hekim tarafından takip edilmesi ve çocukların aşılarının zamanında yapılması ç.ok önmelidir.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Boğmaca

Boğmaca

Boğmaca, her yaşta duyarlı bireyleri etkileyen, hızlı seyirli, bulaşıcı solunum yolları enfeksiyonudur. Özellikle çocuklarda ağır seyreder. Hastalık etkeni Bordetella pertussis olarak adlandırılmıştır. Boğmaca belirli bir coğrafi dağılım göstermez ve mevsimsel olarak daha çok sonbahar aylarında görülmekle beraber yıl her mevsiminde görülebilir, ancak asıl ortaya çıkmasına neden aşılama oranının düşüklüğüdür. Bu nedenle aşı oranının düşük olduğu bölgelerde daha sık ortaya çıkar. Boğmaca erişkinlerde tanısı zor konulan bir hastalıktır ve genellikle daha ılımlı bir klinik tablo gösterdiğinden basit üst solunum yolu enfeksiyonları ile karıştırılarak tanısı konulamayabilir. Boğmaca hastalığında aşılama büyük önem göstermekte, aşının uygulamaya başlanılmasından sonra hastalığın ortaya çıkış sıklığında ve neden olduğu ölüm olaylarında belirgin bir gerileme olduğu saptanmıştır. Bununla beraber hastalığın sayısında son yirmi yılda artış eğilimi olduğu gözlenmektedir. Bazı bilim adamlarına göre aşılamanın sağladığı koruyuculuğun yıllar içinde azaldığı, yaygın aşılama faaliyetinin doğal yoldan oluşan bağışıklamayı engellediği ve böylelikle yaygın aşılamanın olduğu bölgelerde erişkin insanların bu hastalığa karşı daha duyarlı hale geldiği savunulmakta. Hastalığın görülme sıklığında cinsiyet ayrımı olmamasına rağmen, çocukluk döneminde erkek ve kadınlarda hastalığın görülme sıklığı aynı iken bu durum erişkinlerde kadınlar aleyhine gelişmektedir. Bunun nedeni de kadınların çocuklarla daha çok ilgilenmesinden dolayı etken ajan ile daha çok karşılaşmasıdır. Hastalığın sosyoekonomik düzeyi düşük toplumlarda, toplu yaşam alanlarında, kalabalık gruplar halinde yaşayanlarda, uygun olmayan hijyenik koşullarda, yetersiz ve kötü beslenme durumunda ölüme daha çok sebep olduğu bilinmektedir. Ülkemizde boğmaca salgın bir hastalık olduğundan ve ölümlere sebep olması nedeniyle bildirilmesi zorun bir hastalıktır.

Boğmacanın kontrol altına alınabilmesi için 6 yaşın altındaki bütün çocuklara boğmaca aşısının uygulanması çok önemlidir. Sağlık Bakanlığı çocukluk dönemi aşı takvimine göre; herhangi bir engel olmadığı sürece, okula başlayana kadar toplam dört kez boğmaca aşısı yapılması gerekmektedir. İlk iki aylıkken verilir ve ardından birer ay ara ile iki kez daha uygulanır. Dördüncü kez ise 16. ile 24. aylar arasında yapılır. Aşının bazı yan etkileri görülebilir. Aşı yerinde lokal reaksiyonlar (kızarıklık, şişme, ağrı), 38oC’yi geçen ateş, sistemik belirtiler (baygınlık, bulantı, kusma), 3 saatten fazla süren çığlık tarzında durdurulamayan ağlama, konvülsiyon (nöbet geçirme), Anaflaksi (şok), ensefalopati v.b. yan etkiler gelişebilir.

Hastalık yapıcı etkenin bulaşma yolu solunum yollarıdır. İnfekte bireyin solunum sistemi salgıları damlacık yolu ile yayılarak diğer insanları infekte eder. Aynı evde yaşayan insanların bağışıklaması yok ise %90 oranında bu hastalığı alırlar. Genellikle ev içinde hastalığa kaynak olan kişi erişkinlerdir. Küçük çocuklar hastalığı sessiz bir şekilde hastalığa yakalanmış olan büyük kardeşleri ve yetişkinlerden alır. Bulaşıcılığın en çok olduğu dönem öksürüğün başlamadan önceki dönemdir, ancak öksürük başladıktan üç hafta sonrasına kadar bulaşıcılık devam eder. Hastalık etken olan ajanın alınımından yaklaşık 4-21 gün sonra ortaya çıkar. Öncelikle hastalığın ilk döneminde burun akıntısı, gözde yaşarma, halsizlik ve fazla yükselmeyen ateş gibi hafif üst solunum yolu enfeksiyonuna benzer belirtiler ortay çıkar. Bu dönemde hastalığın tanısının konulması güçtür. Ancak etrafta boğmaca hastalığına yakalandığı bilinen bireylerin varlığı mevcut ise tanı konulabilir. Bu dönemin ardından kuru öksürük başlar ve çok geçmeden boğmaca için karakteristik şiddetli öksürük nöbetleri ortaya çıkar. Bu dönemde bir dizi soluk verirken patlama tarzı öksürüğü, tipik bir nefes alma sesi (whooping) ortaya çıkar. Öksürüğün şiddeti ile hastada morarmalar ve kusma görülür. Bu dönemde ortay çıkan öksürük nöbetleri sayısı günde otuzu bulabilir, çoğu kez kendiliğinden ve gece ortaya çıkarken bazen gürültü ve soğuk hava gibi faktörlerde nöbetin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu aşamaya kadar hastada ateş ya çok hafiftir yada görülmez. Altı aylık çocuklarda bu dönem farklı seyredebilir, öksürük nöbetlerinden daha çok ani kısa süreli soluk alamama görülebilir. Klasik boğmacanın süresi 6-10 hafta olmakla birlikte, hastaların yarıdan çoğunda hastalık 6 haftadan az, hastaların dörtte birinde ise 3 hafta ve daha kısa sürer. Öksürüğün şiddetinin ve sıklığının azalması ile hasta iyileşme dönemine girer. Bu dönemde, uzun bir aradan sonra yeniden öksürük atakları olabilirse de hastalığın alevlendiği anlamına gelmez, çoğu kez soğuk gibi bir etken ile ortaya çıkmıştır ve bakteri saptanamaz.








hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Sara-Epilepsi

Sara-Epilepsi


Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak görülen geçici nörolojik disfonksiyon dönemidir. Bir çeşidi dışında (status epileptikus) nöbetler kısa sürelidirve genellikle saniyeler veya dakikalarca sürer. Konvilziyon terimi nöbet sırasında şiddetli kasılmalar olduğunu anlatmak için kullanılır. Fakat kasılmaların eşlik etmediği bir çok nöbet çeşidi de vardır. Epileptik nöbetlerde bilinç değişikliği olabilir veya olmayabilir. Yani kişi sonradan geçirdiği nöbeti hatırlayabilir veya hatırlamaz.

Genel nüfusun yaklaşık %2-5’inin ömürleri boyunca en az bir epileptik nöbet geçirdiği bilinmektedir. Ancak 1000 kişiden 4-12’si kronik veya aktif epilepsisi olduğu ileri sürülür. Nöbetlerin durma şansı epilepsinin erken evrelerinde daha yüksektir. Tam bir iyileşmeden sonra tekrarlama riski azdır. Uzun süredir devam eden epileptik nöbetlerde iyileşme olasılığı daha azdır. Epilepsinin yarıya yakını ilk 4-5 yaş içinde başlamaktadır.

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

1- Kalıtımsal etmenler: Kendiliğinden ortaya çıkan epilepsileri altında genelde kalıtımsal etmenler ortaya çıkmaktadır. Çocukluk çağında ortaya çıkan epilepsilerde genetik açıdan kromozonlarda değişiklik olduğu kanıtlanmıştır. Epileptiklerin ailelerinde epilepsi veya epileptik nöbet öyküsüne sıkça rastlanır.

2- Beyin patolojileri: Doğum travması, beyin içi kanama, beynin oksijensiz kalması, beyinin infeksiyonları, metabolik bozukluklar yeni doğanda epileptik nöbetlere neden olabilir. Kafa travması, beyin damarları hastalıkları, beyin içinde oluşan kitleler v.b. erişkinlerde epileptik nöbetlere neden olabilir.

3- Sistemik patolojik süreçler: Sistemik hastalıklar metabolik ve toksik etmenler epileptik nöbetlere neden olabilir, fakat oluşan nöbetler neden olan etmen ortadan kaldığında kendiliğinden durur. Fakat bu etmenlar beyinde kalıcı hasara yol açarsa nöbetler temen ortadan kalkmasına rağmen devam eder. Bazı ilaçlarında duyarlı kişilerde epileptik nöbetlere yol açtığı bilinmektedir.

Epileptik nöbetler yapılan tetkikler sonucu beynin kaynaklandığı bölgesi dikkate alınarak parsiyel ve jeneralize diye ikiye ayrılır. Bazı nöbetler bebeklik döneminde oluştundan bunlar sınıflandırılamaz.

A-Parsiyel Epileptik Nöbetler:
Basit Parsiyel Nöbetler:
Bu nöbetlerde hasta nöbet geçirirken tek bir bulgusu vardır vücudun belirli bir bölgesini tutar. Örneğin bir ayakta yada kolda kasılmalar nitelikli epilepsi türüne basit parsiyel motor nöbetler denir. Bu türde nöbet başladığı yerde kalabildiği gibi belirli bir düzene göre ilerleyerek vücudun yarısını tutabilir. Örneğin elde başlayan konvülziyonlar sırasıyla ön kola, üst kola, yüze ve dile, sonrada alt ekstremitelere yayılabilir. Eğer vücudun diğer yarısına geçerse bilinç bozulabilir. Nöbet durduktan sonra kasılmaların geliştiği tarafta kuvvetsizlik olabilir. Bunun dışında basit duyusal nöbetler gelişebilir bu türde bir ekstremitede, genellikle elde ve parmaklarda uyuşma-karıncalanma, yanma ve nadiren ağrı gibi kısa süren belirtiler oluşabilir. Bu belirtiler lokal olabileceği gibi vücudun bir yarısını sarabilir. Deri yüzeyinde renk değişiklikleri (kızarma-solma), sesler duyulması, kan basıncı değişiklikleri, sadece bilinç bulanıklığının eşlik ettiği bir çok çeşit parsiyel epileptik nöbetler oluşabilir.

Kompleks Parsiyel Nöbetler:
yukarıda sözü edilen nöbetlere bilinç bozukluğu eşlik ettiğinde kompleks parsiyel nöbetler teriminin kullanılması önerilir. Duyusal nöbetlerde parsiyel epileptik nöbetlerden farklı olarak hissedilenler basit ışık çakması veya şekilsiz bir görüntü yerine hastanın geçmiş yaşamından bir sahne, görüntüleri, sesleri, kokuları, lezzetleri, duygularıyla tekrar yaşanır. Fakat hastalar hissettiklerin şeylerin gerçekle bağdaşmadığının bilincindedirler.


B-Jeneralize Epileptik Nöbetler:

Jeneralize epileptik nöbetleri birkaç başlık altında toplamak mümkün. Petit mal dediğimiz ve ani bilinç kaybı ile birlikte konuşma yürüme, yeme gibi motor aktivitelerin kesilmesiyle niteli şekli en sık görülenidir. Nöbet sırasında vücut pozisyonu korunur ve hasta yere düşmez, gözler bakakalmış gibidir, iletişim kuramaz ve hasta etrafının farkında değildir. Ani iletişim bozukluğu, tek bir kasta veya kas grubunda ani, kısa süreli kasılmalar v.b. şekillerde ortaya çıkabilir. Hastada bilinç kaybı oluşur.

Epilepsinin acil müdahale gerektiren epileptik nöbetlerin aralarında normal dönem olmadan, ardarda birbirlerini izlemesi şeklinde ortaya çıkabilir. Normal koşullarda epilepsi tanımına uygun olarak, ilk epileptik nöbeti izleyen bir yıl içinde en az bir nöbet daha geçiren hastalara antiepileptik tedavi başlanır. Kullanılacak ilaç nöbet tipine göre seçilir. Tedavide bazen tek ilaç kullanımı yeterli gelmediğinde çoklu ilaç kullanımı uygulanabilir. Tedavide ilacın kullanımından çok bu ilacın kan seviyesi tedavide önemlidir. Bazı ilaçların yeterli kan seviyesine ulaşması 14-30 gün alabilir. Tedavide asıl amaç nöbetlerin durdurulmasıdır ve verilen ilaç tedavisi ile yüksek oranda nöbetler durdurulmaktadır. Nöbetleri tam olarak durdurulmuş hastalarda tedaviye aynı ilaç ile ortalama 3-5 yıl devam edilebilir. Bu nedenle doktor tavsiyesi olmadan kullanılan ilaç kesilmemelidir. Bu sürenin sonunda ilaç kesildikten sonra tekrar nöbet geçirme riski %25 kadardır. İlaç kullanmaya başladıktan sonra ilk haftalarda ilaca bağlı vücutta bazı tepkiler görülebilir. Tedavinin başlangıcında deri döküntüleri olabileceği akılda tutulmalıdır. Tedavinin ilk bir ayı içinde birkaç kez tam kan sayımı ve karaciğer fonksiyon testlerinin kontrolü için doktora başvurulmalıdır. Tedavinin en uygun ilaç ile uygun dozda, sürede yapılması hastalığın tedavisinde çok önemlidir. Bu nedenle tedavinin her aşaması uzman hekim tarafından takip edilmelidir.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Başkasının İlacını Kullanmak

Tanıdığım bir kimse ile aynı rahatsızlıklarım var, onun kullandığı ilacı kullanmamın ne sakıncası olabilir?


Bu şekilde antibiyotik kullandığınız takdirde yaşayacaklarınız şunlar olacaktır:
a. Yarar Görmeme: Belirtiler benzer bile olsa sizin hastalığınız antibiyotiklerden etkilenmeyecek bir hastalık olabilir. Örneğin sinüzit ile grip belirtileri size göre aynı olabilir. Grip olduğunuzda sinüzit zannederek gereksiz antibiyotik kullanmış olursunuz.
Hastalık aynı ama neden olan mikrop farklı olabilir. Örneğin çok sayıda mikrop idrar yolu iltihaplarına yol açabilmekte, birine etkili antibiyotik diğerine etkisiz olabilmektedir.

b. Vakit Kaybı: Siz iyileşeceğim diye umutla beklerken belki de başka şekilde tedavi edilmesi gereken bir hastalığın tanısı için geç kalmış olacaksınız. Diğer yandan, kullandığınız antibiyotik sizi iyileştirmediği halde hekime başvurduğunuzda hastalığa neden olan mikrobun kültürde üremesini engelleyebilecektir. Bu da hekimin sizin hastalığınıza yol açan mikrobu laboratuvar yöntemleri ile gösterip, uygun ilacı seçme olanağını ortadan kaldırır.
c. Zarar: Diğer pek çok ilaç gibi antibiyotiklerin de vücudun çeşitli bölgelerine zararları olabilir. Bazısı karaciğer, bazısı böbrek çalışmasını bozabilir, bazısının ise kulak için zararlı etkileri vardır. Komşunuzun karaciğeri ya da böbreği sizinkinden farklıdır. Ona zarar vermeyen bir ilaç size dokunabilir. Bu zararlı etkiler sizin daha önceden olan hastalıklarınızla artabilir ya da kullandığınız diğer ilaçlar nedeni ile ortaya çıkabilir. Örneğin böbrekten atılması gereken bir antibiyotik böbrek hastasında atılmayarak vücutta birikebilir.

d. Maddi Kayıp: Yararsız, belki de sizin için zararlı olabilecek ilaç için harcadığınız para boşa gidecektir.

Ne Yapmalı?
En yakınızdaki sağlık kurumuna başvurarak hastalığınızı, hastalığı yapan mikrobu, başka bir hastalığınız da varsa bunu göz önüne alarak size en uygun antibiyotiği seçebilecek kişiye, yani hekime muayene olunuz.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Reçetesiz Antibiyotik Alamaz mıyız?

Reçetesiz Antibiyotik Alamaz mıyız?


Ülkemizde parasını ödemeyen herkes reçetesiz de antibiyotik alabilir.

Ancak hangi hastalığa hangi ilacın gerekli olduğuna karar vermek doktorun işidir.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Antibiyotikler Nereden Alınır?

Antibiyotikler Nereden Alınır?

Doktorunuzun yazdığı reçete ile birlikte eczaneye gittiğinizde antibiyotiği satın alabilirsiniz. Hangi antiibiyotiği kullanmanız gerektiğini komşunuza, arkadaşlarınıza ya da eczacıya sormamalısınız. Unutmayınız ki hiç biri hekim değildir; ilacı tanısalar bile vücudunuzu tanımaz ve hastalığınıza tanı koyamazlar.







hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Antibiyotikler Her Mikrobik Hastalığı İyileştirir mi?

Antibiyotikler Her Mikrobik Hastalığı İyileştirir mi?

Antibiyotikler ancak bakteri adı verilen mikropların yaptığı hastalıkları iyileştirir. Grip, soğuk algınlığı gibi hastalıklara bakteriler yol açmaz. Bu nedenle bu gibi hastalıklarda antibiyotiklerin yararı yoktur. İshallerinde pek azına bakteriler yol açar. İshal olanlara da bu nedenle antibiyotik verilmesine gerek yoktur.

Zatürre, idrar yolu iltihabı, orta kulak iltihabı gibi hastalıklar çoğu kez bakteriler nedeniyle oluşur. Bu hastalıklarda hekim önermişse antibiyotikler kullanılır. Bu durumda da yeterli kullanılmaları gerekir. Her hastalık için gerekli antibiyotik de değişiktir. Bu hastalıkları ayırt etmek için çoğu zaman hekimler laboratuvar testlerine gerek duyarlar. Mikrobik olmayan hastalıklarda antibiyotiklerin zaten hiçbir yararı yoktur.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Antibiyotik Nedir?

Antibiyotik Nedir?


Bazı mikropları öldüren ya da çoğalmalarını durduran ilaçlara antibiyotik denir. Antibiyotikler bu ilaçlarla etkilendiği bilinen mikropların yaptıkları hastalıkların tedavisi için kullanılır.

Antibiyotikler ağrı kesmek ya da ateş düşürmek için kullanılmaz.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Astım Tedavisi

Astım Tedavisi

Tedavinin amacı, hastaya astım ile ilgili şikayetlerinin olmadığı ya da en az düzeyde şikayetin olduğu bir yaşam sağlamak olmalıdır. Hasta normal bir yaşam aktivitesi gösterebilecek düzeye gelebilmelidir.

Tedavide birinci basamak korunmadır. Kişi duyarlı olduğu allerjenlerden uzaklaşmalı, şikayetlerin başlamasına ve atakların ortaya çıkmasına neden olacak etken ve olaylardan sakınmalıdır.

Astım tedavisinde solunum yoluyla verilen ilaçlar öncelikle tercih edilmelidir. Solunum yolu ile ilaç kullanamayan hastalarda diğer tedavi yollarına (tablet, ampul vs.) başvurulmalıdır.

Astımın ilaçla tedavisinde birinci seçenek ilaç solunum yolu ile alınan steroidler olmalıdır. Uzun etkili beta-2 agonist ilaçlar, lökotrien reseptör antagonistleri, teofilin türevi ilaçlardan bir veya birkaçı tedaviye eklenebilir. Kısa etkili beta-2 agonist ilaçlar solunum sıkıntısı atakları sırasında kullanılabilir.

Hasta tedavisini hekim kontrolünde düzenli olarak kullanmalı ve kontrollerini aksatmamalıdır. Düzenli kontrollerde yapılan solunum fonksiyon testleri ile hastanın son durumu değerlendirilmeli ve tedavi planı yeniden oluşturulmalıdır.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Astım Tanısı

Astım Tanısı

Astım bronşiale tanısı için hastanın hikayesi, muayene bulguları ve laboratuar testleri yol göstericidir. Tüm bunlara rağmen astım tanısına ulaşmak kolay olmayabilir.

Nefes darlığı, hışıltılı solunum ya da uzun süre devam eden kuru öksürük nedeniyle gelen hastanın fizik muayene bulgularının normal veya anormal olmasına bakılmaksızın laboratuar yöntemlerine başvurulmalıdır. Muayene bulguları astım lehine olan hastalarda tanıya ulaşmak daha kolaydır, ancak ataklar arasında gelmiş olan ya da muayene bulguları zayıf olan hastalarda tanı daha da güçleşmektedir.

Her hastaya akciğer grafisi çekilmelidir, unutulmamalıdır ki bazen iltihabi durumlarda ve diğer bazı akciğer hastalıklarında tablo astımı taklit edebilir. Astım bronşialede akciğer grafisi genellikle normaldir.

Astım tanısına destek amacıyla ve diğer hastalıklardan ayırıcı tanısında bazı kan tetkikleri istenebilir.

Astımın kesin tanısı solunum fonksiyon testi ile konulur. Akciğere giren ve çıkan hava miktarlarını ölçme esasına dayanan solunum fonksiyon testinde, astımlı hastalarda belirgin bozulmalar izlenebilir.

Solunum fonksiyon testleri geri dönüşümlü hava yolu daralmalarını gösterebilir. Salbutamol veya Terbutalin ile yapılan bronkodilatasyon testi yol göstericidir. 100 mcg Salbutamol ya da 500 mcg Terbutalin inhalasyon verildikten 10-15 dakika sonra tekrarlanan solunum fonksiyon testinde birinci saniyede dışarı verilen hava miktarında (FEV1), ilaçsız yapılan testteki değere oranla %12 ve/veya 200 ml üzerinde bir artış olması astım tanısını koydurur.

Bazı hastalarda bu erken reversibilite testi negatif çıkabilir. Bu durumda hasta steroid tedavisine alınır ve 2-6 haftalık tedavi sonrası solunum fonksiyon testi tekrarlanır. Geç reversibilite testi dediğimiz bu değerlendirmede FEV1’de %12 veya üzeri bir artış olması astım tanısını teyit eder.

Solunum fonksiyon testi normal olan erişkinlerde ya da bu testi doğru başaramayan çocuklarda tanı için PEF izlemi yapılabilir. Burada hastadan sabah ve akşam saatlerinde ve şikayetlerinin olduğu dönemlerde PEF ölçümü yapması istenir. Günlük PEF değişkenliğinin %20 ve üzerinde olması anlamlıdır.

Tüm bunlara rağmen astım tanısı konulamayan vakalar da olabilir. Bu hastalarda bronş provokasyon testi uygulanması gerekmektedir. Bu testte solunum yollarına artan dozlarda solunum yolu ile Metakolin ya da Histamin maddeleri veya allerjik reaksiyona neden olduğu düşünülen madde verilir. Bu maddelerin verilmesinden sonra tekrarlanan solunum fonksiyon testinde FEV1 değerinde %20 ve üzeri azalma tespit edilirse bronş provokasyon testi pozitif denir ve astım tanısı koydurur.

Kişinin allerjik durumunun değerlendirilmesi için allerji testleri yapılmalıdır. Standart bir allerji testi için 10-15 arası allerjen kullanılması yeterlidir. O bölgeye uygun bitki polenleri, ev hayvanı antijenleri, ev tozu akarları ve küf mantarı allerjenleri testte kullanılır. Çocuk hastalarda kullanılan gıda allerjenlerinin, erişkinlerde kullanılmasına gerek yoktur. 5 yaş altı çocuk grubunda allerji testi uygulamaları anlamlı değildir.

Hastalara allerji deri testi yapılmasının asıl amacı, allerjik astımlıları ayırmak ve bu kişilerin duyarlı oldukları allerjenlerden uzaklaşmasını sağlamaktır. Etken allerjenden korunma tedavide birinci basamağı oluşturmaktadır. Ülkemizde en sık olarak ev tozu akarlarına karşı duyarlılık tespit edilmektedir.





hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Astım Hastalığında Fizik Bulgular

Astım Hastalığında Fizik Bulgular

Astım atağı dışında gelen bir hastanın fizik muayenesinde genellikle herhangi bir bulguya rastlanmaz. Hastalığın başlangıç dönemlerinde ya da çok hafif seyrettiği durumlarda muayene bulguları çok zayıf olabilir.

Atak esnasında başvurmuş olan bir hastanın muayenesinde solunum sıkıntısı belirgin olarak izlenir. Atağın şiddetine göre yardımcı solunum kasları da faaliyete geçer. Hasta yatırıldığında solunum sıkıntısının arttığı izlenebilir.

Astım atağı ile gelmiş olan hastada hışıltılı solunum vardır ve akciğerleri dinlendiğinde ronküs denilen ve solunum havasının dar bir alandan geçmesine bağlı anormal sollunum sesleri duyulur. Çok şiddetli astım atağında muayene bulguları çok azalır ve solunum sesleri hiç duyulamayabilir.

Hastalarda ellerde, dudaklarda morarmalar izlenebilir, kalp atım sayısında artış tespit edilebilir. Ağır astım ataklarında tansiyon düşebileceği gibi, bazı ataklarda tansiyon yüksekliği de gelişebilir.



hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Astım Hastalığında Şikayetler

Astım Hastalığında Şikayetler

Hastaların en önemli yakınmaları nefes ve hışıltılı solunumdur. Olguların büyük çoğunluğunda nefes darlığı gece gelir. Nedeni de yastık, yorgan gibi malzemelerde bulunan ev tozu akarları, yün gibi allerjenlerin yoğun bir şekilde solunması ile akciğerlere ulaşmasıdır. Ayrıca geceleri vücutta gelişen hormonal ve sinirsel değişiklikler de gece nefes darlığı gelişiminden sorumlu olabilir.

Hastaların bazılarında tek ve ilk şikayet uzun süre devam eden kuru öksürük olabilir. Nedensiz olarak, ataklar şeklinde ortaya çıkan ve özellikle gece hastayı uykudan uyandıran kuru öksürükler astım hastalığını akla getirmelidir. Şiddetli öksürükten sonra hastalar bazen balgam çıkarabilirler ve balgam çıkardıktan sonra rahatladıklarını ifade ederler. Öksürük nöbeti sırasında bayılma görülebilir.

Bazı hastalarda nöbet sırasında ya da nöbet aralarında morarmalar fark edilebilir ve hava açlığının göstergesidir. Hastalar ayrıca karın şişkinliği, çarpıntı ve diğer allerjik belirtilerden (burun tıkanıklığı ya da akıntısı, gözde sulanma, kızarıklık veya kaşıntı vs) yakınabilirler.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Astım Hastalığında Etkenler

Astım Hastalığında Etkenler

1. Genetik faktörler : Astım hastalığının bilinen en önemli risk faktörü atopi, yani allerjik bünyedir. Atopinin ortaya çıkmasında ise genetik faktörlerin önemli rolleri vardır. Kalıtımın % 40-60 vakada rol oynadığı tahmin edilmektedir. Astımlı hastaların çoğunun yakın akrabalarında astım ya da diğer allerjik hastalıklardan bir ya da birkaçının olduğu tespit edilmektedir, ancak bu tüm olgular için geçerli değildir. Bazı vakalarda kişi veya ailesi allerjik bir durum tarif etmemektedir. Astımlı bir annenin çocuğunda astım görülme sıklığı %20-30’lara çıkarken, hem anne hem de baba astım ise bu oran % 60-70 değerlerine ulaşmaktadır.

2. Çevresel faktörler : Ev içinde ve dış ortamda atmosfer kirliliği ve allerjen yoğunluğunun artması astım sıklığının artışında önemli birer faktördürler. Genetik faktörlerden bağımsız olarak, yaşamın ilk bir yılında çevresel kaynaklı allerjenler ile yoğun temas astım gelişiminde ciddi ve önemli bir faktördür.

Dış allerjenler vücuda genellikle solunum yoluyla, nadiren sindirim yoluyla girerler. Solunum yolu ile vücuda alınan allerjenlerin başında ev tozu akarları gelir. Dermatophagoides farinae ve Dermatophagoides pteronyssinus isimli bu ev akarları ev tozları içinde yaşayan, gözle görülemeyecek kadar küçük canlılardır. Akarlar besinlerini insan deri döküntülerinden, sularını da insanların nefeslerindeki nemden sağlarlar. Nemli ortamda çok daha kolay ürerler. Akarların dışkıları, salgıları ve ölü dokuları allerjen özelliklere sahiptirler. Bu canlılar halı, kilim, yatak, yorgan, yastık kılıfı gibi ortamlarda çok daha kolay barınır ve ürerler.

Polenler dış ortamdan vücuda alınan diğer önemli allerjenlerdir. Yabani ot, çimen, ağaçlar gibi tüm bitkilerden kaynaklanan polenler vücuda solunum yolu ile alınarak astım atağına neden olabilirler. Polenlere bağlı astım mevsimlerle ilişkili olarak kendini gösterir ve çiçek açma dönemlerinde daha sıkça karşımıza çıkmaktadırlar.

Küf mantarları ise iç ve dış ortamda rutubetli yerlerde bulunurlar ve astımın risk faktörleri arasında yer alırlar. Ev içerisinde en çok banyo, çatı ve bodrum katları gibi nemli bölgelerde barınırlar.

Kedi, köpek, tavuk, güvercin, at gibi hayvanların tüyleri ve kılları da birer allerjendir ve yakın temastaki astımlı bireyler için önemli birer risk faktörüdürler.

Sindirim yolu ile vücuda alınan allejenlerin başında yumurta, süt, balık, kabuklu deniz hayvanları, çikolata gibi besin maddeleri ile her türlü tatlandırıcı, renklendirici ve koruyucu katkı maddeleri bulunan gıda maddeleri gelir. Besinlerle oluşan allerjik tablolar daha ziyade çocuklarda kendini göstermektedir.

Çok önemli bir risk faktörü de sigaradır. Sigara dumanında bulunan 4000’e yakın gaz, duman ve partikül yapısındaki kimyasal maddeler astımın oluşumunda önemli rol oynarlar. Yapılan çalışmalarda gebeliği sırasında sigara içen annelerin bebeklerinin kanında allerjiye bağlı IgE’nin yüksek bulunduğu ve bu bebeklerde allerjik hastalık riskinin yüksek olduğu gösterilmiştir. Ayrıca annesi sigara içen bebeklerde solunum yolu hastalıklarının ve astımın daha sık görüldüğü belirtilmektedir. Sigara içen ya da sigara içilen ortamda bulunan astımlı hastaların tedavisi de çok zor olmaktadır.

Hava kirliliği allerjenlere karşı kişinin daha duyarlı olmasını sağlar ve astımın ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Çevre havasını kirleten endüstriyel maddeler ve gazlar, evde kullanılan sobalardan kaynaklanan dumanların yanı sıra parfüm, deodorant gibi kozmetik ürünler de astım gelişiminde risk faktörleridir.

Ani ısı değişiklikleri, soğuk hava gibi meteorolojik faktörler de astım gelişiminde rol oynamaktadır.

3. Solunum yolu enfeksiyonları : Çevresel faktörler arasında da sayabileceğimiz solunum yolu enfeksiyonları astım atağını tetiklemektedir. Bu enfeksiyonlar vakaların yaklaşık % 40’ında etken olarak izlenmektedir.

Bebeklik çağında geçirilmiş olan Respiratuar sinsityal virus enfeksiyonlarının allerjik tablolar ve astımın ortaya çıkmasında rol oynayabileceğini gösteren bulgular olmasına karşın, viral solunum yolu enfeksiyonlarının astıma neden olduğu görüşü ispatlanmamıştır. Ancak bilinen bir gerçek, viral enfeksiyonlar solunum yolu iç duvarında harabiyete neden olmakta ve solunumla alınan allerjenler ya da diğer etkenlerin kolayca solunum yollarına ulaşmasına neden olmaktadır. Böylece allerjene karşı duyarlılık kolaylaşmaktadır.

Sigara içimi ve hava kirliliği enfeksiyonlara karşı direnci azaltarak viral solunum yolu enfeksiyonlarının oluşmasında ve astım ataklarında rol oynamaktadır.

4. Psikolojik faktörler : Vakalarının yaklaşık 1/3’ünde sıkıntı, stres, korku, heyecan gibi psikolojik faktörler astım ataklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

5. Hormonal faktörler : Vakaların az bir kısmında hormonal sistemin rolü düşünülmektedir. Çocukluk çağında başlamış olan astım olguları ergenlik dönemi ile geçebilmektedir. Bunun aksine ergenlik dönemi ile başlayan astım olguları da vardır. Gebelik iki yönlü etki yapabilir, gebelikte bazen astım atakları daha ağır bir hal alabilir, ancak ikinci aydan itibaren ataklar hafifler ve seyrekleşir.

6. Diğer etkenler : Hamile kadınların beslenme bozuklukları anne karnındaki bebeklerin beslenmesinde bozulmaya neden olmaktadır. Bu tür anne rahminde beslenme bozukluğu olan bebeklerde doğum sonrasında gelişme gerilikleri gözlenebilmekte ve kanda allerji ile ilgili olan eozinofil protein X değerleri yüksek bulunabilmektedir. Bu bebeklerde doğum sonrası da olsa astım ve diğer allerjik hastalıkların daha sık görüldüğü varsayılmaktadır.

Aspirin, morfin gibi bazı ilaçlar da astım atağının başlamasına neden olabilmektedirler.





hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Astımın Görülme Sıklığı

Astımın Görülme Sıklığı

Ülkemizde astım görülme sıklığı erişkinlerde % 2-4, çocukluk çağında ise %5-8 arasında değişmektedir. Astım olgularının büyük çoğunluğu 10 yaşın altında ortaya çıkmakla birlikte her yaşta kendini gösterebilmektedir.

Çocukluk çağında erkek cinsiyette daha fazla görülmektedir, erkek/kız oranı çocukluk çağında 3/1 olurken, gençlerde bu oran 1,3/1 değerlerine kadar düşmektedir. İleri yaşlarda ise aradaki fark ortadan kalkmakta ve daha sonra kadınlarda daha fazla görülmektedir.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Astım

Astım


Bronş astması, bronşial astım, allerjik astım gibi isimler de alan hastalık genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak gelişen, solunum yollarının kronik inflamatuar bir hastalığıdır. Bronşial astım, inflamasyona bağlı olarak solunum yollarının kasılması ve buna bağlı olarak daralması ile karakterize olup, bu daralma geri dönüşümlüdür, akut atak geçtiği dönemde hava yolları eski durumuna dönmektedir.

Ayrıca hava yollarında aşırı ve koyu salgılara bağlı olarak mukus tıkaç, tekrarlayan ataklar neticesinde hava yolu duvarlarında kalınlaşma da darlığı artırmakta ve nefes darlığı atakları şiddetlenmektedir.





hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Allerjik nezle tedavisi için kullanılan ilaçlar

Allerjik nezle tedavisi için kullanılan birkaç çeşit ilaç vardır;

Antihistaminikler

Sıkça başvurulan ilaçlardır. Histaminin etkisini bloke ederek allerjik nezle belirtilerini önlemeye yönelik bir yaklaşımdır. Fakat histamin salınımı allerjik nezleye yol açan mekanizmalardan sadece bir tanesidir. Antihistaminikler muhtemelen burun akıntısını iyileştirecektir ancak tıkanıklık konusunda fazla bir şey yapamayacaktır. Antihistaminikler yan etki olarak en sık sersemlik hissine yol açarlar.

Dekonjestan

İlaçlar burundaki damarları daraltarak rahatlama sağlamayı hedefler. Bu ilaçlar bazı kişilerde sıkıntı hissi ve uykusuzluğa neden olabilir. Dekonjestan ilaçlar fazla kullanılırsa allerjik nezle belirtilerini daha da kötüleştirebilirler; Örneğin burun tıkanıklığı daha da artabilir.

Buruna Uygulanan Anti-Enflamatuar İlaçlar

Bugün allerjik tedavi için etkin tedavi imkanı sunan ilaçlar olarak görülmektedir. Doğrudan buruna uygulanan Flutikazon propiyonat burun bölgesinde anti enflamatuar etki göstererek tedavi sağlar. Allerjik nezle belirtilerinin temelinde yatan ana neden burundaki enflamasyon olduğu için, bu anti enflamatuar etki burundaki kaşıntı, akıntı, tıkanıklık ve hapşırmanın gerilemesini sağlar. Ağızdan alınarak bütün vücuda dağılmış olan antihistaminik ve dekonjestan ilaçlardan farklı olarak Flutikazon propiyonat, sersemlik hissine yol açmaz. Tedavide ilacı sadece ihtiyaç duyulan bölgeye yani buruna uygulamak mümkün olur.

Kime Başvurmak Gerekir?

Allerjik nezle konusunda hangi tedaviyi almak gerektiğine başvurulan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı hekim karar verebilecektir







hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Alerji Nezle-Rinit

Alerji Nezle-Rinit


Allerjik Nezle

Allerjik nezle, hapşırma, burunda tıkanıklık, kızarıklık, kaşıntı ve akıntı ile seyreden ve toplumda sık görülen bir hastalıktır. Allerjik nezle mevsimsel bir seyir izleyebilir ya da belirtiler yıl boyunca hiç azalmadan devam edebilir.

Mevsimsel seyir izleyen tip daha sıktır, ilkbahar ve sonbaharda çeşitli polenlerin ortaya çıkması ile belirtilerde artış gözlenir. Yıl boyunca süren allerjik nezleye ise sebep olarak ev tozu gibi sürekli ortamda bulunabilen allerjenler gösterilmektedir.

Allerjik nezlenin tedavisi için temel amaç allerjiye neden olan uyaranın ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Polenlerden korunmak için bahar aylarında pencereleri kapalı tutmak ve hava filtresi kullanmak düşünülebilir. Sabah erken saatlerde, kuru ve sıcak havalarda dışarıya çıkmamak polenlerden kaçınmak için çözüm olabilir. Tatil zamanlarını bahar aylarının dışında planlamak da faydalı bir önlem olabilir. Evcil hayvanların tüy, salya, dışkı ve idrarları ile temas etmemeye özen göstermek gerekir. Ev ve işyerinde küf oluşmaması için gerekli önlemler alınmalıdır. Akarlar ev tozu üzerinde yaşarlar ve dışkıları ile allerjik nezleye neden olurlar. Akarları ortamdan uzaklaştırmak için düzenli olarak elektrik süpürgesi ile temizlik yapmak ve yatak takımları ile perdeleri sıcak suyla yıkamak yerinde olacaktır.




hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık

Akut Bronşit

Akut Bronşit

Tanım :
Akut bronşit bronş adı verilen büyük solunum yollarında virus, bakteri ve mantarlar tarafından oluşturulan akut bir iltihabi hastalığıdır. Ayrıca asidik ve alkali maddelerin solunması ile de iltihabi olmayan akut bronşit tablosu da gerçekleşebilir.

Etkenler :

Akut bronşit yapan nedenlerin başında solunum yolları virusları yer almaktadır. Akut bronşit vakalarının ekserisi İnfluenza, Parainfluenza, Coryza (nezle) virusu, Adenoviruslar ve Respiratory syncytial viruslarla meydana gelir.

Bakterilerle meydana gelen akut bronşit nispeten daha seyrektir. Akut bronşite sebep olan bakterilerin başında Hemophilus influenza, Pnömokoklar, Streptokoklar, ve Stafilokoklar gelmektedir.

Nadiren Candida ve Aspergillosa türü mantarlar da akut bronşite neden olabilirler.

Şikayetler :

Genellikle hastalık burun ve boğaz enfeksiyonu şeklinde başlar. Bazen de üst solunum yollarına ait herhangi bir şikayet olmaksızın akut bronşit tablosu kendini gösterebilir.

Hastalığın başlangıcında sık tekrarlayan ve kuru bir öksürük vardır. Birkaç gün sonra öksürükle beraber balgam çıkarma şikayeti de olaya dahil olur. Önceleri normal vasıflarda olan balgam, bir süre sonra iltihaplı bir özellik kazanır.

Bazı vakalarda yüksek ateş, halsizlik, kırgınlık şikayetleri de görülebilir. Bir kısım hastada büyük hava yollarının tahrişine bağlı olarak gelişen göğüs ağrısı da bulunabilir.

Fizik Bulgular :

Fizik muayene bulguları normal olabilir. Solunum yollarının ödem ve koyu balgam ile tıkanmış olduğu durumlarda ronküs denilen anormal sesler duyulabilir. Bronşlarda yumuşak balgam varsa ral adı verilen anormal solunum sesleri duyulabilir. Raller genellikle her iki akciğer sahasında yaygın olarak duyulursa da bazı sahalarda daha az, bazı sahalarda daha belirgin olabilir.

Tanı :

Akut bronşitte solunum yollarının tutulması ve akciğer dokusunun normal olması nedeniyle akciğer grafisi normal olarak bulunabilir. Bazı vakalarda akciğer dokusu da iltihaptan etkilenebilir ve akciğer grafisinde solunum yolları ve damarsal yapılarda belirginleşmeler izlenebilir.

Bakterilerin neden olduğu akut bronşitte kanda beyaz küre hücrelerinin sayısında ve kan çökme hızında artış görülebilir. Balgam tetkiklerinde etken bakteri ya da mantar üretilebilir, virusların tespit edilmesi zordur.

Akut bronşit tanısı hastanın şikayetleri, muayene bulguları ve laboratuar tetkikleri bir arada değerlendirilerek konulur.

Tedavi :

Hastanın odası sıcak ve nemli olmalıdır. Ateşsiz ve hafif seyirli akut bronşitlerde antibiyotik tedavisi gerekli değildir. Küçük çocukların, yaşlıların, kalp hastalarının, amfizem ve kronik bronşitli hastaların akut bronşitlerinde antibiyotik kullanılmalıdır. Yüksek ateşle seyreden olgularda mutlaka antibiyotik verilmelidir.

Ateş ve ağrısı olan hastalarda tedaviye ağrı kesici-ateş düşürücü ilaçlar eklenmelidir. Balgam çıkaramayan hastalarda sürekli ve rahatsız edici kuru öksürük varsa öksürük kesici ilaçlar da başlanabilir. Hastanın balgam atması halinde balgam söktürücü ilaçlar kullanılmalıdır






hastalık-saglik.blogspot.com
--------------------------------------------
hastalıklar, sağlıklı yaşam
hastalık, tıp, sağlık